Ahlaksız Bir İnsanın Zeki Olamayacağı Gerçeği
Eğer üstbeynin yani korteksin gelişmişlik derecesini “zeka” kavramıyla, altbeynin(memeli ve sürüngen beynin) gelişmişlik derecesini de “akıl” lafzı ile karşılayacak olursak, en büyük ahlaksızlıkların “yüksek zeka-düşük akıl” sahiplerine ait olduğunu görürüz. bu ikisi arasındaki aralık ne kadar büyükse, ortaya o kadar dehşet verici bir ahlaksızlık çıkar.
eğer işin daha da özüne inecek olursak, aslında ahlakın da ahlaksızlığın da tamamen kişinin altbeyninin gelişmişliği ile alakalı olduğunu, üstbeynin veya zekanın ise o ahlaksızlığın ortaya çıkması için yalnızca imkan sağladığını fark ederiz. kısacası zeka esasen masumdur. o sadece altbeyne gelişmişliği ölçüsünde hizmet eder; tıpkı vezirin şaha hizmet etmesi gibi.
peygamber efendimiz, “kişinin dini aklı kadardır” buyurmuştur.
peki ne demektir bu?
1. din dediğimiz olgu, altbeynin bir getirisidir. altbeyin ise üstbeyin gibi bilgi/data/veri ile çalışmaz; anlam yüklü enerji paketleri ile çalışır ve hali tamamen yaşantı üzerinedir. altbeynimiz gelişmişliği ölçüsünde veya titreşim frekansının yüksekliği kadarıyla evrenle enerjetik(bir tür elektromanyetik) etkileşime girer. hem evreni etkiler hem de etki alır(yeterince yüksek titreşim frekansına sahip bir altbeyin maddeyi, gezegenleri, yıldızları bile kendindeki elektromanyetik güç ile etkileyebilir. mucizelerin altında yatan teknoloji işte budur). evrenden çeşit çeşit enerjiler, hükümlerini icra etmek üzere, anbean altbeynimize akar dururlar.
2. altbeynimiz düşük frekansta titreşiyor ise sadece evrenin zâhiri ile; yani gezegenlerin, yıldızların, galaksilerin elektromanyetik alanları ile etkileşime girer. diğer yandan düşük titreşimdeki altbeyinler, diğer düşük titreşimdeki bir takım enerji varlıkların(cinlerin) tesirlerine de açıktırlar. evrenin zâhirine ait bilgileri o enerji varlıklar dahi bir ölçüde bilirler. zaten ilimden nasipleri de o kadardır. bu yarım yamalak bilgiyi de kendileri ile eş titreşim frekansındakilere, yani dostlarına(astrologlara) ilham ile bildirirler. bu nedenle astroloji ile uğraşmak kişiyi mutlaka hak yoldan saptırır. kişi astroloji ile uğraşmayı bırakmadığı müddetçe de doğru yolu asla bulamaz.
3. “salih amele” yani peygamber efendimizin bize tavsiye ettiği uygulamalara(namaz, zikir, tesbihat, oruç vs.) devam edenlerin ise altbeyninin titreşim frekansı her geçen gün yükselir ve bir noktadan sonra yine peygamber efendimizden gelen bir etki ile inisiye olurlar ve nur boyutuna giriş yaparlar. nur boyutu ise melek adı verilen ilahi esma nurlarının operatörleri ile meskundur. onlar sırf güzel ahlak üzeredirler. dostlarına, yani kendileri ile eş titreşim frekansına ulaşmış olanlara da bu güzel ahlakı ve nice yüksek ilimleri talim ederler. işte din dediğimiz olgu tamamen bu yaşantıdan ibaret olup, günümüzde zannedildiği gibi hakikat ehlinin sözlerini ezberlemek veya onlar üzerinden felsefi çıkarımlar yapmak; tartışmalar, açık oturumlar düzenlemek; onunla bununla didişmek değildir kesinlikle.
kısacası ne kadar çok ve nitelikli “salih amel” yaparsan, altbeynin titreşim frekansı o kadar yüksek olur veya aklın o kadar artmış demektir veya dinin o kadar çoktur veya ahlakın o kadar yücedir.
altbeynin titreşim frekansının düşüklüğü ölçüsünde de aklın azdır; yani ahmaksındır. ahmaklığın ölçüsünde de ahlaksızsındır. ahlaksızlığın veya yalanın kadarıyla da dinin eksiktir. bu ahlaksızlığın şartların uygun olmaması(ceza korkusu) ile ortaya çıkamaması, orada olmadığı anlamına gelmemektedir. böyle bir şahsı cezalandırılma korkusunun olmadığı bir yere, mesela cepheye gönder; gör bak neler yapıyor…içinden ne canavarlıklar çıkıyor…
