Lümpen ahlakıdır yalancıktan işler yapmak.
mesela bir lümpen, islamcı olduğunu iddia ettiği halde meclis kürsüsüne çıkıp hiç çekinmeden kemalizme bağlılık yemini eder. sorsan “köprüyü geçene kadar” diyecektir.
veya bir lümpen, rahatlıkla amerikan vatandaşı olabilmek için o malum yemini edecektir: “burada, önünüzde, şimdiye kadar tabiiyetinde bulunduğum her türlü devlet tabiiyeti ve egemenliğini reddettiğime; bundan böyle abd anayasası’nı ve yasalarını iç ve dış düşmanlara karşı savunacağıma….”
normal, aklı başında bir insan böyle bir yemin edebilir mi sizce?
şahsen ben açık ve net olarak türk milletinin geleceğini, çıkarlarını ve refahını düşünmekten ve ona sadakat göstermekten başka bir davranışı asla kabul edemem.
ve de en önemlisi söz ağızdan çıkar.
bir kez o söz çıktı mı ağzından, artık sana öyle muamele edilecektir. bir lümpen kendince ne düşünürse düşünsün, evrenin işleyiş mekanizmasında yalana yer yoktur. ağızdan çıkan söz derhal ve otomatikman işleme alınır ve bumerang kanunu işlemeye başlar.
nedir bumerang kanunu?
bir kimsenin evrene saldığı düşünce, niyetler veya ağzından çıkan söz ve fiilleri tıpkı bir bumerang gibi fırlar, sonunda döner dolaşır sahibine geri döner. başımıza gelen hadiseler daha önceki yaptıklarımızın sonucudur. bir kısmı da genetik olarak atalarımızın yaptıkları sonucunda bizde açığa çıkanlardır.
mesela küfürlü konuşan ile temiz ve saygılı konuşan insanın bile başına gelecekler çok farklıdır. ancak yayının en büyük kısmı bilinçaltımız tarafından yapılır. o yüzden bilinçaltı temizliği önemlidir.
bu yayın, bildiğimiz dua mekanizmasının ta kendisidir. esasen düşüncelerimiz, niyetlerimiz, sözlerimiz ve nihayet fiillerimiz ile sürekli dua halindeyiz. insanın hayatı baştan başa duadır desek yanlış olmayacaktır. ve en önemlisi tüm dualarımız anında işleme alınır. sistem öyle kodlanmıştır çünkü.
gerçekte bu dua mekanizması ile istediğimiz her şeyi elde edebiliriz. ancak bizdeki vesvese, tereddüt, şüphe siparişleri iptal komutu hükmündedir ve şüphe ettiğimiz, acaba dediğimiz andan kendi verdiğimiz siparişi iptal etmiş oluruz.
şüphelerden, evhamdan kurtulmuş olan kimselerin duası keskin kılıç gibidir bu nedenle. ancak ne gariptir ki, öyle şahıslar da kendilerini akışa bırakıp(tevekkül) bir şey istememeyi tercih ederler.
Allah bize her şeyi yerli yerince veriyor, bu halde bunu ver şunu ver demek müdahale etmek demektir dua kılıfında arzulardır bunlar, diyorsunuz bir yazıda.
ve şüpheden evhamdan kurtulanların duası da keskin kılıç gibidir diyorsunuz. ama onlar da tevekkül ehli diyorsunuz. E o zaman duanın mahiyeti havada kalmış olmadı mı.
yani dua kavramının bi gerekliliği kalmamış oldu
tuhaf. doğru mu anlıyorum
Allah zihinlerde her istenileni yerine getirmeye hazır bir lamba cini olarak tasavvur edildiğinde, duanın hakikati de doğru anlaşılamamakta.
İsim ve sıfatlar yönünden kainatta işleyen matematiksel bir sistem olarak tanımlıyor İsnetus Allah’ı makalelerinde.
https://www.isnet.us/inkarcilarin-kafasindaki-tanri-imaji.html/amp
Bu açıdan bakacak olursak dua denilen olgu da o sisteme uymaktan başka bir şey değildir.
Entry linki altındaki etiketlerden ilgili makalelere ulaşabilirsiniz.
Not: Siteye yöneltilen sorulara ilişkin cevaplar bizzat İsnetus tarafından değil, site yönetimi tarafından yanıtlanmaktadır.
Mesnevî okumaya başlayacağım. Hangi yayın tavsiye edersiniz ?
https://isnetus.wordpress.com/hakkinda/
İsnetus seyir defterine birkaç link eklemiş.