Bazen tasavvuf büyüklerinin tek bir sözü büyük açılımlara neden olur.
bir kaç gün önce mesnevi’den bir cümle bende sayısız taşın yerine oturmasına yol açtı.
mevlana hazretleri, mealen “aslında zikrin hakikati kalpten yükselen bir buhardır, ancak zâkirdeki iyi niyet onun saidlerden kıldı” der bir yerde. bu ibareyi mektubat-ı rabbaniden ve sayısız tasavvufi eserden süzdüğüm bilgilerle birleştirince azim bir hakikatle karşı karşıya kaldım. bunların hepsi bir anda zihnimde kendiliğinden cevelân etti. aslında bilmediğim bir şey değildi ama çok daha güzel bir nizama girdi diyelim.
siz “buhar” ifadesini enerjetik boyutun çeşitli frekanslardaki titreşimleri olarak algılayın. o devirde ancak öyle söylenebilmiş. işte tasavvuf, sureti itibariyle enerji boyutundaki bir gelişimden ibarettir. enerjetik boyutta her ilahi ismin, hatta ism-i celalin (allah isminin) dahi bir karşılığı vardır.
enerjetik boyuttaki bu seyir, kişiyi müşahade/görüş sahibi yapar. o yüzden varoluşu enerjetik boyut vechesinden gözlemleyen kişi, madde boyutunda kısılı kalmış kimselere göre çok büyük şuur sıçramaları yaşar; zira o boyutun acaibatı çoktur. ilahi saltanata doğrudan doğruya şahit olunur.
ancak o noktada bazı sıkıntılar ve yanlış değerlendirmeler de ortaya çıkar. ilahi isimlerin enerji cinsinden karşılıkları gerçekte isimlerin aynısı ve zatı değildirler; sadece o boyuttaki birer temsilcisidirler. ancak yoğun bir müşahade haline giren derviş bunu anlayamaz ve o enerjileri isimlerin bizatihi kendisi zanneder. hatta ve hatta Allah isminin enerjisini tüm varoluşu kaplamış siyah bir nur olarak görür ve onu Allah zanneder. vahdet-i vücud dediğimiz hâl işte budur. halbuki böyle bir şey mümkün değildir. Allah, tenzihiyet itibariyle tüm oluşlardan ötededir.
dervişin Allah’a ve peygamberine imanı ise onun “iyi niyetidir”. onu kurtaran da bu iyi niyettir. tasavvuf yaşantısı sayesinde iyiden iyiye genişlemiş ve aklın dar kalıplarından kurtulmuş şuuru ise, islamın hakikatine çok daha iyi yol bulmasını sağlar. başkaları akıl oyunları içinde debelenirken, o ışık hızıyla islamın hakikatine nüfuz eder.
uzakdoğu mistikleri dahi enerji boyutunda belli bir derece açılım sağlayabilirler. ancak onlarda iyi niyet olmadığı için şeytana yem olurlar. elde ettikleri yetenekler ve şuur genişlemesi büsbütün aleyhlerine işler. şeytan ve deccal konumuna düşerler.
not: bu yazı genele hitap etmez; sadece ilgilisine yöneliktir.