Ateizm21. Yüzyıl İslam AnlayışıAnlayışta YenilikBilimBilimsel Pozitivist ParadigmaHakikatMelekNefs, Benlik-EgoPeygamberlerRüya Dili ve SembolizmTarihTarihin DiyalektiğiToplumsal Bilinç

Bunca Bilimsel İspata Rağmen Ateizmin Yayılmaması

Bilim, maddeyi incelemek için kurulmuş bir metodolojidir; tanrı için söyleyebileceği bir şey yoktur.

dinlerin pek çok iddiasını ıskartaya çıkardığı ise bir ölçüde doğrudur.

1. din esasen üstbeynin değil altbeynin evrenle girdiği etkileşimin bir ürünüdür. altbeyin zihin veya akıl gibi mantık kalıpları ile çalışmaz. üstelik onun lisanı da çok farklıdır. altbeynin lisanı tüm insanlarda ortaktır ve semboliktir. onu anlamak isterseniz rüyaları, efsaneleri, masalları incelemek zorundasınız; tıpkı jung’un yaptığı gibi.

dinin pek çok konuya altbeynin diliyle getirdiği izahlar, bilimin mantık dilinden başkasına vâkıf olmayanlarca saçmalık olarak değerlendirilmektedir. örnek: dünya öküzün boynundadır…evet dünya gerçekten de öküzün boynunda durmaktadır. altbeynin sembolik diliyle ifade edilmiş bu hakikatin günümüz bilim diline tercümesi şudur: dünya adlı gezegene hâkim olan ve yapısal eşgüdümünü ve diğer güç alanları ile etkileşim ve ilişkilerini sağlayan bir tür elektromanyetik güç alanı(melek) vardır. işte bu güç alanı rüyada veya durugörüde bir öküz olarak suretlenmektedir. insanda dahi böyle bir güç/enerji alanı vardır ki, eskiler ona “nefs” adını vermişlerdir. insanların ezici çoğunluğunun nefsi değişik hayvanların suretindedir veya bir başka deyimle o hayvanların titreşim frekansında ve ahlakındadırlar(örnek: diliyle insanlara eza edenler akrep suretinde olurlar).

diğer yandan peygamber veya velilerce yapılmış bu türden açıklamalar zaman içinde yayıldıkça, insanlar bunları tercüme etmeksizin olduğu haliyle gerçek kabul etmiş ve hurafeler doğmuştur. dinlerin içinde böyle hurafeler çoğaldıkça akıl ehli ile çatışma başlamıştır.

2. her ne kadar peygamberler suretsiz saf hakikati deneyimlemiş olsalar da, bunları kendi halklarına anlatırken zorunlu olarak onların anlayış ve algı seviyelerine inmek zorunda kalmışlardır. bu durumda o devrin genel kabulleri geçerli kabul edilmiştir. zaten aksi de mümkün değildir. zira insanlık bilinci uzun asırlar boyunca yavaş yavaş gelişir. kimseye akıl erdiremeyeceği, anlayamayacağı şeyler teklif edilmez. kısacası hakikat surete bürünürken indiği toplumun anlayışına göre bir giysi(din) edinir. hakikatin kendisi zaman üstü olsa da, giydiği kıyafet öyle değildir; zamana bağlı olarak eskir; yamanması, revize edilmesi veya değiştirilmesi gerekir. sayısız peygamber veya peygamber varisi bilginlerin gönderilme sebeplerinden biri de budur.

eğer yüksek bir hakikat ehli çıksa, hakikate günümüz insanlarının anlayışına göre bir elbise(yeni bir din algısı) biçse(terzilik yapan idris a.s. misali) ve tüm sembolik ifadeleri hurafe tarzı yorumlarından arındırsa, bilim adlı metodoloji bırakın onunla çatışmayı, onun önünde el pençe divan dururdu. insanlık da hem altbeynin hem de üstbeynin hakkını vermekle mutluluğa ve barışa kavuşurdu; ta ki bu ahenk tekrar bozuluncaya kadar…dünya böyle bir yerdir. diyalektik işler; gelişim ve değişim hep devam eder. tarih boyunca çatışma ve savaş dönemleri, barış dönemlerine göre kıyas kabul etmeyecek kadar uzun olmuştur; öyle de olmaya devam edecektir.

isnetus 23.12.2023 11:53 ~ 12:08

İsnet.us

Bir ekşi sözlük yazarı olan “isnetus”, ağırlıklı olarak tasavvuf, tarih, siyaset bilimi alanlarına ilgi duyar. Ekşi sözlük ve bu blog haricinde başka bir yerde yazmamaktadır; instagram, twitter ve facebook hesabı da yoktur. Ona, isnetus@yahoo.com adresinden ulaşabilirsiniz. Bununla birlikte Ekşi'de paylaştığı bazı yazılarını https://isnetus.wordpress.com/ adlı sitesinde paylaşarak takipçilerinin yorum ve ilgili konu hakkındaki değerlendirmelerini paylaşabildiği ve farklı açılardaki tefekkürlerini sunup fikir alışverişinde bulunabildikleri bir blogu da mevcuttur.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu