Işid ile Aramızda 360 Derece Fark Var
Tasavvufta daire sırrı denilen bir olgu vardır.
asıl ile gölge, hakikat ile suret arasındaki fark daire sırrıyla izah edilir. buna göre, dairenin her bir devrinde, bir derece gölgeden çıkıp asla, suretten kurtulup hakikate yükselirsiniz.
mesela şeklen veya sureta imandan, hakiki imana yükselmek için daireyi bir kez hatta çok kez devretmeniz gerekir.
peki bu daire nedir?
ona imkan dairesi denilir yani mümkünler/olabilirler/ihtimaller alemi. sizin anlayacağınız basbayağı şu koskoca kainat kastedilir.
yani sırf taklitten ibaret olan imanınızı hakikate yükseltebilmek için, bütün kainatı elekten geçirmeli, üzerinde tefekkür etmeli, adeta bahçeniz, bostanınız haline getirmelisiniz. kainatı fethetmelisiniz. çünkü eseri(kainatı) anlamadan müessiri(yaratıcısını) anlamak düşünülemez.
peki iş burada bitiyor mu?
elbette hayır.
imkan dairesinin üstünde alem-i emr(ruh) dairesi, onun üstünde ilahi isimler ve sıfatlar dairesi, onun üstünde de zat-ı ilahi dairesi vardır.
bu dairelerin birbirini kestiği ve temas ettiği noktalar ise yay şeklindedir.
“sonra (çok perdeler geçerek rabbine) yaklaştı, derken daha da yaklaştı. o kadar ki, kab-ı kavseyn (iki yay) kadar veya daha da yakın oldu!”(necm 8,9)
not: peki bunları neden mi yazdım? dairenin bana çağrıştırdığı bu ilimler oldu. aslında doğrudan konu ile alakası yok.
şu anki politik vasatta, ışid’e dair düşüncem ise şu:
(bkz: #55484442)