Ego Tavrı21. Yüzyıl İslam AnlayışıAnlayışta YenilikBilimBilimsel Pozitivist ParadigmaSanayileşme Süreci ve Altyapı

İktidar

Ateşten gömlektir.

makam, mevki, güç ve baş olma sevdası insan egosunun başlıca özelliklerindendir. sırf egosunun tatmini için iktidar peşinde koşanın aklına şaşılır. onun yolu aynen iblisin yoludur.

malum olduğu üzere hem türkiye’de hem de dünyada islam adına iktidarı ele almak davası güden pek çok hareketler vardır. bu hareketlerin mensuplarının çoğu şahsi iktidar hırslarını islamcılık görünümünde yürütmektedirler. tabii işin bir de sosyolojik ve toplumsal boyutu vardır. bu açıdan da islamcılık doğu toplumlarında kentleşme ve sanayileşme sürecinde köylüden lümpene evrilen kitlelerin ideolojik ihtiyacını karşılamaktadır. batı avrupada vakti zamanında bu ihtiyacı sol hareketler gidermişti.

evet şahsi planda her ne kadar güç peşinde koşmak tasavvufi olarak doğru olmasa da, böylelerini eleştirmeye yine de hakkımız yoktur. istediklerini yaparlar elbet; sonuçlarına da katlanırlar.

islamcılığın lümpen sınıfların ideoloji ihtiyacını karşılaması ise biraz daha karışık bir durum arz ediyor. eğer bu türden islamcı akımlar hızla liberalleşir ve dünya düzeni ile uyumlu olarak çalışırlarsa kayda değer bir sorun çıkmayacaktır. islami arka plan bu durumda daha çok ortak semboller deposu olarak iş görecektir. ancak geleneği diriltme manasında bir islamcılık çok büyük kargaşalara sebebiyet verecektir. hem içte hem de uluslararası ilişkilerde kıyamet kopacaktır.

neden mi?

çünkü dinler özü itibariyle ilahi kaynaklı olsa da, uygulama ve günlük hayata aktarılışı bakımından insan yorumudur; beşeridir; zamanîdir. bu yorumun üretilmesi sistematik bir yaklaşım gerektirir. zira başka türlü sayısız unsurun arasındaki ahenk ve tutarlılık sağlanamaz. kısacası din dediğimiz olgu pratikte bir paradigmadan başka bir şey değildir. paradigma kavramından anlaşılması gereken de artık fikirler ve görüşler değil, onların düzeni ve diyalektiğidir. misal: bir kartonun üzerine demir tozu serpelim. kartonun altına da bir mıknatıs yerleştirelim. demir tozları derhal mıknatısın kuvvet alan çizgileri doğrultusunda hizaya girecek ve düzen alacaklardır. işte bu düzen paradigmadır ki, insanın dünya algısını ve evreni kavrayışını belirler.

ve size çok ilginç bir şey daha söyleyim ki, tüm paradigmalar örümcek ağı gibi içiçe örülü olmasına rağmen kenarlarında belirsizliğe ve tanımsızlığa bitişir. bu ne demektir biliyor musunuz? tüm paradigmalar kabullenimlerden ibarettir. evet, basitçe bir kabullenimdirler; safi inançdan ibarettirler. deney ve ispat söz konusu olamaz. deney ve ispat ancak paradigmanın kabulünden sonra, paradigma içi bir çalışmadır ki, bununla da zaten paradigmanın kendini sorgulamanız mümkün değildir.

kabaca son 500 yıldır dünyamıza batı’da imal edilmiş “bilimsel pozitivist paradigma” hâkimdir ve ortaçağ islam dünya görüşü de dahil olma üzere, karşısına çıkan tüm rakiplerini ezip geçmiş ve tasfiye etmiştir. evet günümüzün hâkim dini odur. bilim kilisesinin başka dinlere/paradigmalara hoşgörü göstermesi düşününülemez. biz islami kaynaklara istinaden yeni bir paradigma üretmeyi başarana kadar(dinde yenilenme) bu böyle devam edecek görünüyor. zira ortaçağa ait bir dünya görüşü ile bırakın iktidarı ele almayı; günlük hayatı bile sürdürmek büyük zorluklar içeriyor.

İsnet.us

Bir ekşi sözlük yazarı olan “isnetus”, ağırlıklı olarak tasavvuf, tarih, siyaset bilimi alanlarına ilgi duyar. Ekşi sözlük ve bu blog haricinde başka bir yerde yazmamaktadır; instagram, twitter ve facebook hesabı da yoktur. Ona, isnetus@yahoo.com adresinden ulaşabilirsiniz. Bununla birlikte Ekşi'de paylaştığı bazı yazılarını https://isnetus.wordpress.com/ adlı sitesinde paylaşarak takipçilerinin yorum ve ilgili konu hakkındaki değerlendirmelerini paylaşabildiği ve farklı açılardaki tefekkürlerini sunup fikir alışverişinde bulunabildikleri bir blogu da mevcuttur.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu