Bir kimse kendine varlık verirse; yani “ben”i merkez ve temel kabul edip, tüm ilmi faaliyetini onun üzerine bina ederse, ilmi nispetinde marifetten uzaklaşır. ibn-i sina ve farabi, ilimde eşsiz dehalar oldukları halde, bu vartaya düşmeleri yüzünden, imanda avam bir müslümanın mertebesinden yukarı çıkamamışlardır. bu zatların ilimdeki seviyesine tarihte çok az kimseler ulaşabilmiştir.
marifetullahın(allah’ı bilmek ve tanımanın) kapısı ise “acz” ve “fakr”dır. bu temeller üzerine bina edilen ilim insanı allah’a götürür; çünkü bu tür ilim, tefekkürler neviindendir ve “bir saat tefekkür 70 yıllık nafile ibadete bedeldir”
bu noktada bir kısım nâkıs tasavvuf ehlinin, ilim hakkındaki olumsuz yorumlarına itibar edilmemelidir. allah’a giden en sağlam yol, ilim yoludur.