İnsanı kabaca üç boyutlu bir varlık olarak ele alabiliriz.
madde, enerji(nar, ateş) ve nur(belki takyon) boyutu…
insana bağlı maddi güçler kaslarımızdır. bu gücün sınırları herkesin malumudur.
insana bağlı enerji(nar) boyutuna bağlı güçler de vardır elbette. işte o güçler de cinlerdir. evet cinler dahi insana ait kuvvetlerden ibarettirler. ancak insana bağlı bu cinni kuvvetler isyankardırlar. bağlı oldukları insana sürekli muhalefet ederler ve ona secde etmekten yani itaat etmek ve uyumlu çalışmaktan şiddetle kaçınırlar. zira enerjinin(ateşin) doğası böyledir.
bir de peygamber efendimize tâbî olmak yoluyla ondan nurani inisiasyon almış ve kendisine nur boyutu açılmış istisnai kimseler vardır. bunlar peygamber efendimize tâbî olarak nur boyutuna giriş yapmış, rahıym(anne gibi şefkatli) esmasının nurları ile sarmalanmışlardır. işte bu boyutun yani nur boyutunun ortamı ve sakinleri tamamen melek adı verilen ve esma nurlarından oluşan canlılardır. nasıl ki maddede enerjiden başka bir şey yoksa, orada da nur adı verilen ve özel ve soğuk bir enerjiden başka bir şey yoktur. oranın fiziği bile tamamen başkadır ve enerji boyutununkine zıttır. mesela orada ağırlık yoktur, gök çekimi vardır. ağaçların kökü yukarıda dalları aşağıya doğrudur. ırmaklar aşağıdan yukarıya akar vs…
bir kimse peygamberlerin yasak ettiği işleri yaparsa, yaptığı oranda enerji boyutunu güçlendirir. bir diğer deyimle, cinlerine güç vermiş ve onları nicelik olarak da artırmış olur. cinleri artanın ise nevrozu, evhamı, tereddütü, huzursuzluğu, iç gerilimi artar. limit değeri geçerse de, müsekkerat(alkol, uyuşturucu vs.) kullanmadan yaşayamaz hale gelir. zira cinlerin verdiği o gerilime, ateşin azabına can dayanmaz.
peygamber efendimizin bize tavsiye ettiği namaz, kuran okumak, zikir gibi işlerle meşgul olan kişi ise nurunu yani meleklerini güçlendirmiş ve sayısını artırmış olur. kuran tamamen nurani boyuttan gelmiş canlı ve diri bir varlıktır. okuyanını da yine kendi vatanına yani nur boyutuna götürür.
melekler bütünüyle esma nurlarından oluştukları için, meleklerini güçlendiren kişi eğer limit değeri geçebilirse, içi huzur ve mutlulukla dolar. kendisine daimi huzur nimeti ihsan edilir. bu durumda o kişi dış alemde ne yaşarsa yaşasın, iç alemindeki huzuru her hal ve şartta koruyabilir hale gelecektir. zira onun içi daimi olarak esma nurları ile veya meleklerle veya nurların salınımı ve titreşimi ile veya zikirle dolu durumdadır.
bu açıdan melekler de cinler de insanın iç alemine özgü kuvvetler hükmündedirler. ancak bu gerçek, onların dış alemdeki harici varlıklarını da inkar etmeyi gerektirmez. zira makro alemin varlıkları da “makro insanın” yani “insan-ı kamil”in kuvvetlerinden ibarettirler. evet şu bildiğimiz meşhur iblis bile insan-ı kamil’in veya makro insanın veya evrenselleşmiş insanın bir cüzü ve kuvveti hükmündedir.
sonuç: peygamberlerin yasakladığı negatif işler kişinin cinlerini güçlendirir; bu insana azap verir. yine onların tavsiye ettiği pozitif işler de meleklerini güçlendirir ki, bu ona huzur ve mutluluk getirir. diğer yandan negatif ve pozitif işlerin zamana ve ortama göre yeniden tanımlanması gerekebilir. zira toplumlar ve hayat tarzı zamana bağlı olarak değiştikçe, hükümler de zorunlu olarak değişime uğramaktadır.
