Wu Wei
Çevirinizi yesinler sizin. çabasız eylemmiş…ne demek oluyorsa o….
biz ona tasavvufta “hırs hastalığı” diyoruz. kin, kibir, haset, hırs…insan bilincinin temel çarpıklıklarından bir tanesidir hırs ve hırsın sonu kesinlikle hüsrandır.
bu prensip sana iş yapma, gayret etme, çaba gösterme demez; sadece “hırs ile hareket etme; zira hırs ile yapılan her şey geri teper, gelir tekrar başına dolanır” der. mesela bir şeyi çok istedin, hep peşinde koştun, ama bir türlü olmadı. bir noktadan sonra ümidini kesip ondan vazgeçince birden önünde beliriverdi. niçin? çünkü artık hırs adlı negatif enerjiyi üretmez oldun ve blokajı kaldırdın…
aslında hırs diğer bilinç çarpıklıkları gibi kendi başına bağımsız bir olgu değildir; o ana kaynaktan gelen kapkara sızıntılardan sadece bir tanesidir. ana kaynak ise egodur.
böylece hırsın ne kadar zararlı olduğunu öğrenmiş olduk. bundan sonra hiç hırs göstermeyelim; oldu mu şimdi?
elbette olmadı…
çünkü düşük altbeyin bilinci aynı zamanda düşük seviyeli benlik bilinci anlamına gelir. o da direkt ego demektir. ego var olduğu müddetçe, o kimsenin her hareketi hırs kapsamındadır. yemeği bile hırsla yer o. allah’a ibadet etse, onu da hırsla yapar. dolayısıyla yaptığı ibadet, ibadet olmaktan çıkıp günaha dönüşür.
uzakdoğudan bir tane kavram ithal edip, edebiyatını yapmakla olmuyor bu işler. egoyu aşmanın yolunu, yöntemini gösterin bize…elbette gösteremezsiniz…kelin ilacı olsaydı, başına sürerdi.
onun yöntemi bizde… o da insan-ı kamil’e bende olmaktır. aynı zamanda secde sırrıdır bu. secde etmeyen egosu ile başbaşa kalır ve iblis olur.
insan-ı kamil bulamıyorsan bile hep bu niyet üzere devam et ve gıyabında ona, hayalen de olsa, bağlılığını sun. kim bilir? belki bir gün yeterli kıvama gelirsen, allah onu karşına çıkartıverir.